CHP Parti Meclis Üyesi Bozoğlu “Akbelen’deki Kamulaştırma Kararı ve Ardından Vazgeçilmesi Akbelenlilerin Yıllardır Verdiği Mücadelenin Sonucu”
HABER: YAĞMUR BERİL VAROL – KAMERA: KERİM UĞUR
Muğla’nın Milas ilçesinde Akbelen Ormanı’nı korumak için 5 yıldır mücadele eden İkizköylüler ve yaşam savunucularının ağaçların kesilmesine ve her gün gerçekleştirilen dinamit patlatmalarına karşı düzenlediği “Akbelen’de Büyük Buluşma”ya katılan CHP Parti Meclisi (PM) üyesi Baran Bozoğlu, “Akbelen’deki bu kamulaştırma kararı ve ardından vazgeçilmesi Akbelenlilerin yıllardır verdiği mücadelenin sonucu” dedi.
Muğla’nın Milas ilçesi İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nda, Limak Holding ve IC Holding’in iştiraki YK Enerji tarafından işletilen Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin kömür sahasını genişletmek için Temmuz 2023’te ağaç kesimine karşı başlatılan direniş devam ediyor. 740 dönüm ağaç kesilen Akbelen Ormanı’nda İkizköylüler ve yaşam savunucuları, ağaçların katledilmesine ve her gün gerçekleştirilen dinamit patlatmalarına karşı dün Akbelen’de gerçekleştirilen Büyük Buluşma’da tekrar bir araya geldi. İkizköylüler ve yaşam savunucuları buluşma sonrasında, maden alanı olan ilk nöbet alanına giderek incelemede bulundu.
“TÜRKİYE’DE HİÇBİR VATANDAŞ AK PARTİ’NİN ÇEVRE UYGULAMALARINA GÜVENMİYOR”
Büyük Buluşma’ya katılan CHP Parti Meclisi üyesi Baran Bozoğlu, ANKA Haber Ajansı’na konuştu. Akbelen’de verilen mücadelenin Türkiye’deki çevre problemlerine karşı verilen mücadelenin bir toplamı olarak gördüklerini ifade eden Bozoğlu, “Türkiye’de özellikle AK Parti döneminde yirmi iki yıldır büyük bir çevre talanı yaşandığını biliyoruz. Dolayısıyla aslında Akdelen’deki mücadele Türkiye’de yıllardır AK Parti’nin uyguladığı çevre politikalarına karşı verilen bir somut tepkidir. Artık Türkiye’de hiçbir vatandaş AK Parti’nin çevre konusundaki uygulamalarına, madencilik konusundaki uygulamalarına güvenmemektedir. Erzincan İliç’te yaşanan olay da aslında bunun bir somut göstergesidir. AK Parti şu anda Türkiye’nin çevresini, havasını, toprağını savunmayan ve bu kapsamda uyguladığımız mevzu, kanunları, yönetmelikleri de hiçe sayan bir bakış açısıyla ciddi şekilde problemler oluşturmuştur” dedi.
“YAPMAMIZ GEREKEN BÜTÜN DOĞAL ALANLARIMIZA DAHA FAZLA SAHİP ÇIKMAK”
Dünyanın en büyük probleminin iklim krizi olduğunu vurgulayan Bozoğlu, Türkiye’nin Akdeniz havzasında iklim krizinden en fazla etkilenecek ülkelerin başında geldiğini söyledi. Bozoğlu, şöyle konuştu:
“Özellikle Ege Bölgesi’nin Muğla başta olmak üzere yapılan araştırmalarda iklim krizi kaynaklı sel felaketleri, deniz suyu yükselmesi gibi meselelerde en çok etkilenecek kentlerin başında geliyor. Dolayısıyla burada yapılacak olan bütün çalışmaları, bütün politikaları, bir iklim krizine karşı mücadele ve toplumumuzun, ülkemizin, insanların, doğanın zarar görmeyeceği çalışmalara odaklamamız gerekiyor. Bunun temel yolu doğaya sahip çıkmaktır, doğanın korunmasıdır. Dolayısıyla bugün Muğla başta olmak üzere farklı bölgelerde ormanlık alanların yok edilmesine yönelik yapılan her tür proje bizim geleceğimizi, bugünümüzü riske atmaktadır. Çocuklarımızın geleceğini riske atmaktadır. Öte yandan yapılan çalışmalar, verilen kararlar ben yaptım oldu hukuku, toplumu, yereldeki insanlığın ihtiyaçlarını göz ardı ederek uygulanmaktadır. Zaten ay sonu yapılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bunu somut bir şekilde gördük. Vatandaşların buradaki tepkileri göz ardı edilerek, toplum kuruluşlarının, bilim insanlarının verdiği bilgi ve bilgi birikimi göz ardı edilerek yirmi birinci yüzyıl dünyasına uygun olmayan bir yaklaşımla acele kamulaşma kararı ortaya konuluyor. ve savaş dönemlerinde alınması gereken acil durumlarda alınması gereken bu karar mevzuata göre ne yazık ki bütün enerji yatırımlarına, madencilik yatırımlarına uygulanmaya başladı. Bu toplumu yok sayan bir bakış açısıdır. Bu doğayı yok sayan bir bakış açısıdır. Bizim şu anda yapmamız gereken şey bütün doğal alanlarımızda çok daha fazla sahip çıkmak vatandaşlarımızın yanında yer almak ve tarımın geliştirilmesi ve bunun yanında da yerel kalkınmanın gelişmesine odaklanmamız gerekiyor.”
“MEVZUAT KARALAMA DEFTERİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”
Kamulaştırma kararının iptal edilmesinin Akbelen’de verilen mücadelenin sonucu olduğunu ifade eden Bozoğlu, şöyle devam etti:
“Bugün Muğla’da açık konuşmak gerekirse doğaya toplu saldırının olduğunu görüyoruz. Belediye başkan adaylarımızla birlikte Cumhuriyet Halk Partisi olarak dik bir duruş, kararlı bir duruş sergiliyoruz. Doğanın, insanın yanında olduğumuzu bir kez daha buradan Akbelenlilerle beraber yer alıyoruz. Biz Akbelen’in yanında değil, biz Akbelenli’nin içindeyiz. Ne yazık ki ülkemizin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin mevzuatı bir karalama defteri dönüştürülmüş durumda. Bir gün karar veriliyor. İki gün sonra bu karardan vazgeçiliyor. Plansızlık, programsızlık, insanların geleceğini düşünmeyen bir bakış açısına sahip olmadığını bir kere net bir şekilde göremiyoruz. Devletin liyakatli kadroları ne yazık ki kalmamış durumda. Kamu kurumlarının liyakatli kadroları savrulmuş durumda ve siyasallaştırılmış durumda. Akbelen’deki bu kamulaştırma kararı ve ardından vazgeçilmesi aslında bunun somut bir göstergesidir. Öte yandan Akbelenlerin yıllardır verdiği bir mücadelenin sonucu olduğunu unutmamak gerekir. Bir rica üzerine bu işlerin olması mümkün değil, işte buradan siyasi rant elde edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Ancak biz bunun samimiyetsiz olduğunun çok iyi farkındayız. 1 Nisan’dan sonra, seçimden sonra Cumhuriyet Halk Partisi kadroları, belediye başkanlarıyla birlikte bu meseleyi takip etmeye devam edecek. Cumhuriyet Halk Partisi her zaman buradaydı. Burada olmaya devam edecek.”
“MÜCADELE YAPMAK GEREKİYORSA LİDERLİK YAPMAYA HAZIRIM”
Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı olması durumunda Akbelen ve Muğla ormanlarının korunmasına karşı yol haritasını ANKA Haber Ajansı’na açıklayan Bodrum Belediye Başkanı ve CHP Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Aras, Muğla’da yapılacak yatırımlar hakkında ilgili inisiyatiflerle, mimarlar odasıyla, TMMOB’la, kent konseyleriyle, köylülerle konuşacaklarını söyledi. Aras, “Muğla’nın aslında yüzde 68’i ormandı. Bu son 2021 yangınlarında yüzde 8’i yandı maalesef. O yüzden şu anda ormanlarla ilgili yapılan bütün müdahalelere karşı hukuki her türlü yolu deneyeceğiz. Yargı yolunu, gerektiğinde de işte bu şekilde hep beraber olup birlikte olup bu işe karşı çıkacağız. Turizm tahsisleri oluyor ormanlarda veya maden tahsisleri oluyor. Maden de çıkarılabilir, turizm de tahsis edilebilir ama bu yöntemler doğru yöntemler değil. Yani bunların yapılacak yöntemleri de var. Doğaya, çevreye zarar vermeden yapılacak yatırımlar da tabii ki olacak. Ama bu şekilde değil. Ormanları yok ederek, tarım arazilerini yok ederek, zeytinlikleri yok ederek bunlar yapılmamalı. Bizim itirazımız buna. O yüzden maden çalışmalarıyla ilgili oturacağız. İlgili inisiyatiflerle, mimarlar odasıyla, TMMOB’la, kent konseylerimizle, köylülerimizle, oturup bunları konuşacağız ve nerede, ne mücadele yapmak gerekiyorsa buna ben liderlik yapmaya her zaman hazırım” dedi.
“YÜZ YILLIK BİRİKİMLERİMİZİ SATA SATA BİTİREMEDİLER”
Muğla’da yaşam hakkını savunacağını ve koruyacağını ifade eden Aras, şöyle konuştu:
“Doğru yerde, doğru noktada her zaman olacağım. ve bu tür müdahalelere karşı da akademik çevrelerle, üniversitelerle çalışıp bu bölgenin doğal yapısını, binlerce yıllık kültürünü, endemik türlerini, tarım potansiyelini sonra doğal hayatını, biyoçeşitliliğini, eko sistemini bilimsel raporlarla ortaya koyacağız. İlk önce altlık oluşturacağız. Sonra da yine hukuki mücadeleyle buralara yapılan, yapılmaya çalışılan bu müdahaleyi engelleyeceğiz. Ama emekçinin de hakkını koruyacağız. Ülkenin menfaatlerini de düşüneceğiz. Buradaki halkın yaşam hakkını da savunacağız. Yani bunların hepsi korunarak hepsine belli hassasiyetlerle yaklaşarak da bu tür işler yapılabilir. Ama öyle bir şey var ki bu kamulaştırmalar daha doğrusu özelleştirmelerden sonra yani biliyorsunuz Cumhuriyet’in kazanımlarını yüz yıllık birikimlerimizi sata sata bitiremediler. Şimdi işte normalde enerjinin, eğitimin, sağlığın özellikle, kamusal hizmetlerin devlet eliyle yapılması gerekiyor. Ama bunların hepsini özelleştiriyorlar. Sağlığı özelleştiriyorlar, eğitimi özelleştiriyorlar, Enerjiyi özelleştiriyorlar. Şimdi tabii özelleşince karlılık ön plana çıktığı için böylece bu şirketler ister istemez korumacı davranmıyorlar veya onların tek amacı kar etmek, para kazanmak oluyor. Yani herhangi bir hassasiyet gözetilmiyor. O yüzden tekrar bu termik santrallerin öncelikle kamulaştırılmasını, sonra da Paris İklim Antlaşması’nın imzacısı bir ülke olarak fosil yakıtlardan çıkılmasını biz aslına bakarsanız burada teklif ediyoruz, öneriyoruz ve savunuyoruz. Bizim niyetimiz bu. Tamamen bu. Bunun dışında ne emekçinin işiyle, ne enerji ihtiyacının varlığıyla hiç kimseyle bir problemimiz yok bizim.”