CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, “Geçinemiyoruz’ mitinginde asgari ücretle yaşam mücadelesi verenlerin, hayat pahalılığının ağır yükünü taşıyanların ve yıllardır emek verip karşılığını alamayan tüm yurttaşlarımızı; atanmayan öğretmenlerimizi, devletin her kademesinde mülakat mağduru olan, kâğıt toplayan emekçilerimizi, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin, istihdamdan dışlanan kadınların, güvencesiz çalıştırılanların, MESEM’lerde emeği sömürülenlerin sesine ses olacağız. Tüm duyarlı yurttaşlarımızı ve ‘Geçinemiyoruz’ diyen herkesi 30 Haziran’da Gebze’de bizimle birlikte olmaya, seslerimizi hep birlikte yükseltmeye davet ediyoruz” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, CHP’nin 30 Haziran’da Kocaeli Gebze’de yapacağı “Geçinemiyoruz Mitingi” öncesinde partisinin genel merkezinde basın açıklaması düzenledi. Taşcıer’in açıklaması şöyle:
”Şahsım devletine göre Türkiye Yüzyılı’ndayız. Ulaşımdan sağlığa, eğitimden enerjiye, teknolojiden turizme büyük düşünüyor, büyük oynuyoruz. Evet, Türkiye Yüzyılı’na şahsım devletinin penceresinde bakarsak onların yaşadığı evrende her şey güllük gülistanlık. Oysa milletin gerçeği bambaşka. Çalışma hayatında yaşanan hukuksuzluklar, yasaklar, keyfilikler, insan yaşamı yerine sermayenin çıkarına odaklanan ve üretimi değil de tüketimi önceleyen politikalar nedeniyle emek rejimi bugün derin bir krizdedir. Ekonomik krizin alım gücünde yarattığı büyük aşınma milyonlarca işçiyi, emekliyi, memuru eziyor, yaşam umudunu tüketiyor. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, emperyalizme karşı milli mücadele ateşini yakmak üzere Samsun’a çıktığında, ülkenin o günlerde içinde bulunduğu durumu, ‘Ulus yorgun ve yoksul bir durumda’ diyerek anlatıyordu. Ne yazık ki o günden bugüne, yani tam 105 yıl sonra yine aynı noktadayız.
”Emeğiyle geçinmeye çalışan herkesi sefalette ortaklaştıran en karanlık günleri yaşıyoruz”
Emperyalist odaklarla yandaş, garanti döviz ödemelerinden beslenen faiz baronlarıyla candaş, cemaat ve tarikatlarla yoldaş olan şahsım devletinin inşa ettiği hibrit rejimle bugün milletimiz fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüştür. Karşımızdaki tablo cumhuriyetin temel değerleriyle kavgalı olanların, demokrasiyi amaç değil araç olarak görenlerin, aydınlanmadan değil ortaçağın bağnaz karanlığından beslenenlerin eseridir. Türkiye’nin dört bir tarafında mutsuzluğun ve umutsuzluğun kök saldığı, geleceksizliğin milyonlarca yurttaşımızı esir aldığı; öğrencinin, emeklinin, kamu görevlisinin, beyaz ve mavi yakalı çalışanın, kadının ve gencin; yani emeğiyle geçinmeye çalışan herkesi sefalette ortaklaştıran, en karanlık günleri hep birlikte yaşıyoruz. İnsanlarımızın ekonomik anlamda zorluklarla boğuşması, geleceğe dair umutlarını azaltıyor ve toplumdaki genel memnuniyetsizliği de her geçen gün artırıyor.
”Milletimiz, sorunların çözümünün altı okta olduğunu beyan etmiştir”
CHP, şahsım devletinin siyasal keyfiliğiyle her geçen gün derinleşen adaletsizliğin ve eşitsizliğin farkında. Yurttaşlarımızın içine itildiği kör karanlığa karşı sessiz kalmamız elbette ki mümkün değil. Ülkemizde eşitlik, özgürlük ve toplumsal refahın hakça bölüşümü için önüne geçilemez bir değişim talebi yükselmektedir. 31 Mart’ta değişim talebinin güçlü bir yansıması olarak milletimiz, CHP’yi bir umut olarak gördüğünü açıkça ilan etmiş, güçlü desteğini sandığa yansıtmış ve sorunların çözümünün altı okta olduğunu beyan etmiştir. CHP, bu talebin bayrak taşıyıcısı olarak geniş halk kitlelerine; ezilen, hor görülen, ötekileştirilen, mağdur edilen kim varsa sahip çıkmaya kararlıdır. Bu sorumlulukla, uzun yıllardır budanan ve giderek hibrit bir otoriter rejime dönüşen demokrasiyi yeniden canlandırabilmek için iktidarın yanlışlarını dile getireceğiz.
”6 buçuk milyon asgari ücretlinin hiçe sayılan yaşam hakkı için onların sesi olacağız”
Bugüne kadar düzenlediğimiz milli eğitim, emekli, çay üreticileri, buğday üreticileri mitingleriyle toplum adına denetleme, uyarma ve itiraz mekanizmasını kararlılıkla yürüttük. Şimdi de emek kenti Gebze’de, milyonların ortaklaştığı ‘Geçinemiyoruz’ feryadına ses olacağız. Örneğin, asgari ücretle geçinemeyenlerin sesi olacağız. 2024’ün başında asgari ücrete yapılan yüzde 49 zamla Alman Hans’ı kıskandırmışlardı. Peki sonra ne oldu? Yılın ilk beş ayında yüzde 75’i aşan enflasyon nedeniyle hayat her geçen gün pahalılaştı ama Hasan’ın asgari maaşı aynı kaldı. Hans, Hasan’ı kıskana dursun; Hasan’ın alım gücü o tarihten bugüne yaklaşık 3 bin 900 lira eridi. Şahsım devleti oralı olmadı. Hasan’ın sofrasından 425 adet ekmek, 11 kilo kıyma, 24 kilo pirinç ve 30 kilo tavuk etini eksik etti. Elbette bugün açlık endeksine tabi 6.5 milyon asgari ücretlinin hiçe sayılan yaşam hakkı için onların sesi olacağız.
”Üç ayda, dakikada 1,7 milyon lira borçlandık”
Ve bir gerçek var ki yıllardır süregelen şatafat, israf ve yolsuzluk ekonomisi, seçim ekonomisiyle birleşince ortada kalan bir diğer kesim de dar gelirliler oldu. Sadece bir örnek vereyim: 2024’ün ilk üç ayında toplam kredi kartları borcu 1,4 trilyon lirayı aştı. Bu rakam 2023’ün sonunda 1,1 trilyon liraydı. Yani üç ayda, dakikada 1,7 milyon lira borçlandık. Bu borcu, bu maaşlarla döndürebilmek mümkün mü? Elbette ki değil. Doğal olarak takibe düşen kredi kartları patladı. 2023’ün ilk üç ayında 11,7 milyar lira olan takipteki kredi kartı borçları, 2024’ün ilk üç ayında yüzde 120 arttı. Buna karşılık dar gelirlinin, emekçinin ücreti sabit kaldı. Dolayısıyla henüz doğmamış çocuğa kadar borçlanan her bir dar gelirlinin sesi de nefesi de çaresi de biz olacağız. Asgari ücretliler, düşük gelirli çalışanlar ve tek gelirli aileler kadar bir diğer yakıcı sorunumuz da yoksullar. Bugün Türkiye’de 18,2 milyon yoksul vatandaşımız var. Bunların 7 milyondan fazlası çocuk. Ve bu yoksulluğun en büyük sorunu kronik işsizlik. Şahsım iktidarında geniş tanımlı işsizlik, tarihi zirve yaparak 11 milyona dayandı. Son bir yılda işsizler ordusuna 1 milyon 204 bin kişi daha katıldı. Resmi işsizlerin yüzde 90’ı işsizlik sigortasından faydalanamıyor. İşsizlerin, yoksulların da sesi biz olacağız.
”Şahsım devleti emeğin, emekçinin alın terine göz dikti”
Tablo bu haldeyken iktidar, ‘Veriler güzel’ diyebiliyor. İktidarın güzel dediği verilere biraz daha detaylı bakalım. EPDK raporuna göre, 2023 yılı içinde toplam 1 milyon 564 bin 360 kişinin doğal gazı geçici olarak kesildi. Yani 1 milyondan fazla abone, doğal gaz faturasını zamanında ödeyemedi. Faturalara zam geldi ama asgari ücret yerinde saydı. Isınamayanların, karnını doyuramayanların da imkânı yok. Veriler ortada. Açlık sınırı, mayıs ayında 20 bin liraya yükseldi. Yoksulluk sınırı ise 60 bin lira. Yılın ilk beş aylık döneminde açlık sınırı 3 bin 443, yoksulluk sınırı 12 bin 368 lira arttı. Yoksulluk sınırı son bir yılda, 28 bin 201 liralık artış kaydetti. Asgari ücret değişmedi. Bildiğiniz üzere kamuda tasarruf tedbirleri yayımlandı. İtibardan tasarruf etmeyi aklının ucundan geçirmeyen şahsım devleti emeğin, emekçinin alın terine göz dikti.
”Temsil ve ağırlama giderleri için 76 bin 452 asgari ücret tutarında bir bedel keyfi olarak harcandı”
Sarayın uçakları var. ‘Yetmez, kiralanan uçak ve helikopterler olsun.’ 2024’ün ilk beş ayında hava araçlarına devletin ödediği kira bedeli 1 milyar lirayı geçti. Bu rakam 2023’ün ilk beş ayında yüzde 58 oranında arttı, asgari ücret sabit kaldı. Şahsım devletine egemen olan şatafat ve ihtişamın göstergesi olan temsil ve ağırlama giderleri, 2024’ün ilk beş ayında 1,3 milyar lirayı aştı. Yani 76 bin 452 asgari ücret tutarında bir bedel keyfi olarak harcandı. Temsil ve ağırlama için harcanan tutar, yılın ilk ayından bugüne yüzde 169 arttı ama asgari ücret artmadı. Artan hayat pahalılığı öğrencilerin yaşamını da zorlaştırdı. Gençler ulaşım, yemek, yol, kira giderleri için çalışmak zorunda kalıyorlar. Öğrenciler için barınmanın yanı sıra beslenme bile hayal olurken şahsım devleti yine tercihleriyle bizi yanıltmadı. Bütçeden taşıt kiralarına aktardığı pay, bu yılın başından itibaren yüzde 64 arttı. Şahsım devleti, beslenemeyen öğrencilere el uzatmak yerine çorba dağıtan CHP’li belediyelerle uğraştı.
“İktidarın davul zurnayla ilan ettiği 3 bin lira bayram ikramiyesi, artık sadaka statüsünde”
Sağlık sisteminde randevu alamadığımız, alabilirsek çalışacak doktor bulamadığımız, bulabilirsek ileri tetkikler için aylarca sıra beklediğimiz şehir hastaneleri, bütçedeki en büyük kara delik olmaya devam ediyor. Yılın ilk dört ayında, kamu özel işbirliğiyle yapılan şehir hastaneleri için harcanan para, Sağlık Bakanlığı’nın toplam harcamaları içinde yüzde 16’ya ulaştı. 10 bin liradan 9,8 milyon emekli aylığına denk geliyor. İktidarın geride kalan 22 yılda piyasacı bir anlayışla, emek karşıtı politikalarla tahkim ettiği sosyal güvenlik sistemi, bugün sadece ekonomik ömrünü doldurmakla kalmamış, aynı zamanda siyasi, ahlaki, vicdani bakımdan da iflas etmiş ve sürdürülemez bir noktaya gelmiştir. 16 milyon emeklinin bugün içine itildiği sefalet düzeni açıkça ortadadır. Tabiri caizse davul zurnayla iktidarın ilan ettiği, tam sayfalarla emeklilere müjdelediği 3 bin lira bayram ikramiyesi, artık sadece sadaka statüsünde. Elbette ‘Sadaka değil, hakkımızı istiyoruz’ diyen emeklilerimizin de sesi biz olacağız.
”İktidarın asgari ücrete ara zam yapmama yönündeki iradesinin siyasi bir bedeli olacaktır”
Devletin müjdelerden sorumlu kabine bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, dün ‘Asgari ücrete ara zam yok, emekliye refah payı verilemeyecek’ yönünde bir açıklama yaptı. İktidarın bu yöndeki ısrarlı iradesinin elbette ki siyasi bir bedeli olacaktır. Ancak şunu vurgulamam gerekiyor ki güçlü devletin temelinde, mutlu bir toplum vardır. Bu nedenle bir iktidarın başarısı, sadece ekonomik büyümeyle değil, vatandaşlarının genel refah ve mutluluğuyla ölçülür. Mevcut asgari ücret ve emeklilerin içine itildikleri sefalet düzeni şahsım devletini mutlu edebilir ancak Birleşmiş Milletler’in her yıl yayımladığı Dünya Mutluluk Raporu’na göre; gelir düzeyi, sosyal destek, sağlıklı yaşam süresi, özgürlükler, yolsuzluk algısı gibi unsurlardan yola çıkarak ülkelerin mutluluklarını ortaya koyan iktidarın başarısı da ortadadır.
Büyük bir üzüntü ve kaygı ile belirteyim ki şahsım iktidarında, 143 ülke arasında 98’inci sırada yer alan Türkiye sınıfta kalmıştır. İşte bu sebeplerle ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntıların ve hayat pahalılığının giderek daha fazla hissedildiği bu dönemde, adil bir yaşam ve hakça bir bölüşüm için 30 Haziran’da Gebze’de bir araya geliyoruz. ‘Geçinemiyoruz’ mitinginde asgari ücretle yaşam mücadelesi verenlerin, hayat pahalılığının ağır yükünü taşıyanların ve yıllardır emek verip karşılığını alamayan tüm yurttaşlarımızı; atanmayan öğretmenlerimizi, devletin her kademesinde mülakat mağduru olan, kağıt toplayan emekçilerimizi, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin, istihdamdan dışlanan kadınların, güvencesiz çalıştırılanların, MESEM’lerde emeği sömürülenlerin sesine ses olacağız. Tüm duyarlı yurttaşlarımızı ve ‘Geçinemiyoruz’ diyen herkesi 30 Haziran’da Gebze’de bizimle birlikte olmaya, seslerimizi hep birlikte yükseltmeye davet ediyoruz.”